Kayıtlar

about elly (2009)

Resim
sinema ile az buçuk ilgilenenler mutlaka duymuştur bu ismi; asgar ferhadi. ben de çok duydum. ama ve lakin oyuncu hafızam gibi yönetmen hafızam da pek iyi değildir. öyle ki, en sevdiğim filmler de (bir ayrılık, satıcı, kahraman) onun filmleriymiş. şimdi about elly’i sevince bakayım şu adamın diğer filmlerine deyince öğrendim. böyle ezberi ve ritmi bozuk sinemaseverim işte! neyse.. filme gelelim diyeceğim ama yine yönetmeden ayrı duramayacağım!  çünkü ve zira her ne kadar oyuncuların performansı üst düzey olsa da o gerilimin ekrandan tüm hücrelerime zerk olmasında ve hatta o deniz kenarındaki metruk evin içinde onlardan biri gibi hissetmeme sebep olan adamdır yönetmen. asghar ferhadi. sen aşmışsun adamım! ki bunu 2009 model bir filminden sonra söylüyorum. beni mazur gör lütfen. hatta hiç görme. sen çek biz görelim hocam! . şimdi bu filmi spoiler kaygısından çok bütün film sitelerinde zaten olan özetinden farklı nasıl anlatabilirim? bilemiyorum altan! bilemiyorum. ancak şunu söyleyebilir

in den gangen (2018)

Resim
  sahurdan sonra uyku tutmadı. sabahın yedisinde mubi açtım. daha evvel yarım mı bıraktığımı yoksa hepsini mi izlediğimi bilmediğim alman filmini açtım. alman filmlerini seviyorum. hollywood'daki gibi yapaylık hissedilmiyor. adamlar her işlerinde olduğu gibi sinemada da ciddi ve gerçekçiler. bu sahiciliği seviyorum sanırım. filme gelince; sıradan hayatımızın sıradan zamanlarına fokuslanmış adeta. bu bakımdan hoşumuza gitmeyebilir belki. bir de üstüne ağır ilerliyor. sanırım ilk izlememde bu yavaşlıktan sıkılmıştım. ama bu kez oturdum usul usul izledim. forkliftçi christian'ı , tatlıcı marion'ı, karpov bruno'yu tanıdık.  bir süpermarkette çalışan bu üçlünün arkadaşlarıyla birlikte döndürdükleri sistemin çarklarında hayata tutunma çabalarını izledik. arada imkansız bir aşka tanık olduk. kâh sessiz kaldık. kâh hüzünlendik. ağır ilerleyen hikayenin sonunu merak ettik. lakin filmin başında suratsız bruno’yu sevmedim. yine de hayat kavgası sigarasız olmuyor lafını bir kenara

los renglones torcidos de dios (2022)

Resim
vay anasını sayın seyirciler. vayy anasını (burhan altıntop jargonuyla okuyup söylersek) vay anasını! bu ispanyollar işi gerçekten biliyor arkadaş.. suç ve gizem zaten onlardan soruluyor ama ters köşenin feriştahı, ağa babası, nirvanası adamlar.!

somethins from tiffany's (2022)

Resim
malum önümüz yeni yıl ardımız eski sene. her sene olduğu gibi amerikan klişe sineması boş durmuyor hazır dijital kanallar da varken yeni yıl soslu ne kadar film varsa burnumuza sokuyor. karşı mıyım asla ve kat'a. her ne kadar çoğu çöp ve birbirinin benzeri konularda da olsa arada bir iki tanesi turnayı gözünden vurmayı başarıyor. iyi ve hoş şeyler çıkabiliyor. tabi herkesin iyisi, hoşu ve güzeli kendine. bu kadar uzun girizgâhı niye yaptım bilmiyorum. sanırım az evvel amazon prime'da izleyip beğendiğim sıcak filme imdb'de 5,8 vermelerine içerledim. ha puanlar her şey mi? değil. bazen nasıl sapııtıklarını biliyoruz. eurovison şarkı yarışmasındaki taraflı ve haksız puanlamaya dönüşebiliyor. neyse biz filmimize dönelim.

another round (2020)

Resim
iskandinav sinemasını seviyorum. mads mikkelsenn'i ayrı seviyorum. lakin bu film kaç kez önüme düşmesine rağmen neden bilmem öteledim de öteledim. ve nihayet az önce izledim. sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim hemen. sevdim. çok sevdim müdür. hani finali azıcık ölü ozanlar derneği'ni çağrıştırsa da, kahramanlarımızın başlarına gelen onca şeye rağmen kutlama bahanesiyle alkolü yine "kutsasalar" da, beden hocasının kaybı sonrası martin'le birlikte beni de ağlatır gibi olsa da sevdim! devam etmeden şunu da söyleyeyim bundan sonraki satırlar, spoylırdan haz etmezük diyenler için uygun değildir! filmin konusuna gelince;

a coeur ouvert (2012)

Resim
"julyet" hayranlığımı sağır sultan duydu artık. bu bağlamda piyasada izlemediğim ne kadar juliette binoche filmi varsa eski-yeni tek tek izliyorum. türkçeye kollarımda kal ismiyle çevrilen a coeur ouvert filminde de jülyetim binoşem başarılı bir kalp cerrahını canlandırıyor(mila). güney amerikalı eşi javier de aynı işi yapmaktadır. filmin hemen girişinde yönetmenin bize gösterdiği; birbirlerine deli gibi aşık, tutkulu, delidolu, motorlarıyla adeta 7/24 gezen, rutin hayvanat bahçesi gezmeleriyle çocuk ruhlu sıra dışı bir çift. üstelik bu tutkulu çift, sabah akşam evde birlikte oldukları yetmiyormuş gibi aynı işyerinde çalışıyorlar. ama genel kanının aksine sıkılmak bir yana, paylaşacakları, keşfedecekleri çok şey var. müthiş eğleniyorlar. lakin javier'in alkole olan zaafı işinin ve bağlantılı olarak evliliklerin üzerinde kara bulutlar dolaştırır. üstüne çocuk istemeyen mila'nın beklenmedik hamileliği olayların üzerine tuz biber eker. tutkulu sevişmelerin yerini sert ta

the only living boy in newyork (2018)

Resim
tuhaf. içinde biraz aşkı memnu, biraz dallas hafif de closer hatta woody allen tarzına sahip çıkan öğeleri barındıran 'arkadaşımın aşkısı'nın da altının sıfır beş kurşunkalemle inceden çizildiği bu amazon filmini sevdim. usul usul izledim.