bridge of spies (2015)

film bittiğinde şunu düşündüm;ölüm ile yaşamı ayıran ince ve net çizgi gibi hayatın bizatihi detayları da ikiye ayrılıp taraf olmuş durumda. ah araftayım dostlar, orta noktalar, gri alanlar hayat kabızlığımızı örtbas etme çabamızdan başka bir şey değil aslında.
bir gün trende yolculuk ederken üzerinize hain yaftasıyla ve nefretle yönelen gözler ertesi gün bir kahraman edasıyla gülümseyebilir.
böyle durumlarda "stoyki mujik" (dik duran adam) olmak her babayiğidin harcı değildir.
.
film gerçek hikayeden alınmış. ama bu kadar güzel sadece spielberg aktarır ve tom hanks canlandırırdı herhalde. müthiş bir film olmuş. müthiş.
öyle ki henüz filmin girişindeki diyalogsuz, sadece eşyanın ve şehrin gürültüsünün hakim olduğu bir kaç dakikalık başlangıçta hissediyorsunuz farklı ve güzel bir film izleyeceğinizi. 
misal abel amca'nın aynaya bakıp kendi portresini çizmesi, çalan telefonu alo bile demeden, hiç konuşmadan sessizce dinlemesi, sümüklü mendiliyle sokakta yürümesi falan. bu filmde unutmayacağım sahneler. 
yine abel amca'nın çocukluğuna dair anlattığı "dik duran adam" hikayesi ve bunun filmin sonuna cuk oturması eşsiz sahnelerden biriydi.
.
öte yandan filmde üç defa geçmesine rağmen her seferinde hem güldüğüm hem hak verdiğim diyalog filmin başka bir "şaheseriydi" bence. 
bizde de benzer söz vardır hani; ölmüşle olmuşa çare yoktur diye.
ölüm ya da olması kaçınılmaz olan şey için endişe etmenin faydası olur mu?
.
abel amca bir santranç ustası gibiydi adeta. hani "rus mus" ama sevdim lan ben abel amca'yı. 
filmi de sevdim elbet.
imdb 'de 7.8 puanı boşuna vermemişler. hatta az bile vermişler.
öyle sevdim.
siz de sevin.
.