Kayıtlar

2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

eternal sunshine of the spotless mind (2004)

Resim
mevsim kış. önümüz yılbaşı. onun ardı sevgililer günü malum. netflix mi çok inceci, yoksa ben mi çok komplo teoriciyim? bilemedim. elimi dokunduğum yerde ya bir noel romantiği yahut arşivlerden gelen bir duygusallık. bir, bir mutlu sonlu amerikan rüyası mutlak. bu cumartesi öğleden sonrası. mevsim varsayılan ayarlarına dönerken film izlemek istedim. kim bilir belki de hayatım değişirdi? işte bundan kelli hayatımın filmini ararken netflix'in gündemdekileri pat diye sil baştan'ı yani blogların yeni başlayıp filizlendiği dönemde vizyona giren, aynı blogların niagara gibi çağlayıp önü alınamaz biçimde arttığı yıllarda meydan larousse'den kaynak verir gibi ilgili ilgisiz her bloggerın en az bir yazıda atıfta bulunduğu, 2004 yapımı  eternal sunshine of the spotless mind . (telaffuzuna ayrı hastayım filmin. kendisine ayrı. keyt'e ayrı, cim keri'ye ayrı.) . işbu şekil, gündemdeki filmleri kurcalarken sil baştan'a gönlüm kaydı ilkin yalan yok şimdi. ama ve öte yandan

marriage story (2019)

Resim
yalan yok şimdi, netflix'te scarlett'ı görür görmez konusuna bile bakmadan izlemeye başladığım film. bir scarlet, bir adam driver. sanki roger federer ile rafale nadal arasındaki tenis maçını izler gibi. film alıp götürdü beni. duyguları sahiciydi.  (bu arada skarlıt hanıma kısa saç çok yakışmış) ha arada kopmalar, durmalar, durulmalar. kadı kızında da oluyor o kadar hocam. şahsen sıkılmadım ben. ama her bünyeye de iyi gelmez. bilirim.

fractured (2019)

Resim
bu film için, psikolojik gerilimin dibini mi bulmuşlar desem ya da başka ne gibi bir şey bilemedim şimdi. amerikalıları gereğinden fazla küçümsemişim dostum! doğrusu oynayanlara, filmin milliyetine vs hiç bakmadan -netflixi açar açmaz burnumuza dayadığı için- direk izlemeye başladım. sezar'ın hakkı ama sezar'a şimdi. netflix etiketli nadir başarılı filmlerden biri.

yesterday (2019)

Resim
düşünün, bir sabah uyanıyorsunuz ve sizden başka sezen aksu'yu, o güzelim şarkılarını tanıyan, bilen hiç kimse yok. üstelik yine sizden başka çayı bilen yok. memlekette ve hatta yerkürede sıcak içecek olarak sadece kahve tüketiliyor. hakeza hababam sınıfı'nı googleda arattığınızda 'ha babam de babam' deyimi çıkıyor. ve tabi ki yine sizden başka kimse bilmiyor bu efsane seriyi. . yesterday işte öyle bir film. küçük bir ingiliz kasabasında ünlü olma hayalleri kuran müzisyen jack malik'in tüm dünyada elektriklerin bir anlık kesilip gelmesinden sonra başına gelenleri anlatıyor. bu elektrik kesintisinden sonra malik yeni bir dünyaya doğuyor. kimse the beatles'ı ve şarkılarını bilmiyor. pepsi var cola yok. sigara bile yok. hatta harry potter'ın esamesi de.. bu şartlar altında zaten şansı hiç yaver gitmeyen malik efendi de şark kurnazlığına soyunuyor. biz de kimi blogçuların bizim yazılarımızı kendi yazısıymış gibi yayınladığı yahut kerli ferli yazarların, ş

trautmann (2018)

Resim
dönem filmlerini hep sevdim. bu filmi de sevdim. çok sevdim. öyle ki daha film bitmeden, yarısında buraya yazmaya koştum. çok sevdim diyorum. anlasana! - erkekler futbolu neden bu kadar seviyor? tüm gün anlamsızca bir topun peşinde koşuyorsunuz. + peki ya dans etmek? - dans etmek kolay. sanki uçuyormuşum gibi. doğru yaptığında yer çekimi olmaz. + anı yaşamak. öncesi ve sonrası yok. futbol oynadığında sadece tek bir an var. - tıpkı dans etmek gibi. 

anna (2019)

Resim
olay rusya'da geçmeye başlasa da aslında paris'te geçti çoğunlukla. ya da bizi öyle algıladılar. bilemiyorum. günahı luc amca'nın boynuna artık! ama filmi tek kelime ile anlat deseler, "matruşka" derim. oyun içinde oyun sonra o oyunun içinde de başka bir oyun derken film nihayete eriyor. hep bir oyun hep bir çapanoğlu. cia , kgb, ajanlar, casuslar. arada paris ve milano moda günleri. hani genel manada arabeksten kaçar gibi aksiyondan kaçarken şans eseri yakalandığım filmden şikayetçi değilim gerçi. beklentisiz olarak kafa dağıtmak için izlenebilir. hatta ve aslında kill bill- jackie chan ve hatta hatta cüneyt arkın'ı çağrıştıran uzun aksiyon sahneleri olmasa sürprizlerinden ve flashbacklerinden mütevellit başarılı bile sayabilirim filmi. güzel anna, yakışıklı ajan lenny , kgb şefi alex ve yılların olga'sının (helen mirren) oyunculukları üst düzey. lakin onlar da bir yere kadar. ben sıkıcı aksiyon sahnelerine takıldım. hayır aksiyon da olacak bir fil

long shot (2019)

Resim
yalan yok şimdi, filmi sırf charlize hanım var diye izledim. hatta biraz mecburiyetten biraz sıkıldığımdan verdiğim aradan sonra yine charlize theron'un o güzel yüzü ve hatırı için izlemeye devam ettim. hem belki aylardır uğramadığım bloga iki satır bir şey yazardım. iki hatta filenin sultanları nedeniyle 3 bölümde bitirdim. bu arada filenin sultalarının yengisine ne kadar sevindiysem finli voleybolcular için de o kadar üzüldüm. neden bilmem kuzey insanlarına ayrı bir sempatim var. sinemasına, müziğine falan. görüldüğü üzere hala filme gelemedim. işte öyle bir film. long shot. adı romantik komedi. bana sorarsan komediye romantizm katmaya çalışmışlar. ne var ki; ikisi de olmamış. ucuz amerikan esprileri. ışık hızında diyaloglar. ingilizce yetersiz olunca altta baktığımız yazılar da kendi aleminde olunca filmin işkenceye dönüşmesini kim önlüyor; tabi ki charlze hanım. belki sağlam bir alt yazı yahut orjinal dilini anlayabilecek bir ingilizce film gerçekten 7.0 puanlıktır. ba

black mirror - smithereens

Resim
günümüzdeki ve hatta gelecekteki sosyal medya bağımlılığını, teknoloji çılgınlığını açık ara en iyi işleyen black mirror serisinin en iyi bölümü olmasa bile bence en iyilerinden biri 5.sezonun ikinci bölümü olan smithereens. . şimdinin facebook yahut twitter'ına denk gelen smithereens isimli uygulamayı bir sebepten dert edinen eski öğretmen yeni taksi şoförü chris'in ekseninde dönüyor dizinin bu bölümü. dakikalar ilerledikçe temposu ve merak duygusu artan dizinin finali sizi boşlukta bırakabilir. en azından beni bıraktı. hatta işi gücü bıraktım chris'i düşünür oldum. acaba chris mi yoksa stajyer jayden mı? . eskinin televizyon izlemem belgesel izlerim yalanı gibi günümüzde de sosyal medya neymiş bi'bakıp çıkıyorum yalanını kendimize yedirmeye çalıştığımız bu mukaddes günlerin magazinine uygun bir konu aslında. tabi bu basit ve hatta klişe konuyu 70 dakikalık gerilime çevirmek ayrı bir beceri olsa gerek. aslında konu, dolayı da olsa 'en sosyal medyasız'

masum (2017)

Resim
iç güveysinden hallice bir cumartesi. hava yağsam mı açsam mı kararsızlığında. dışarının havası böyle de içerisi pek mi farklı? değil. dışarıya adım atacak ne hal ne de istek var kâtibim. üzerinize afiyet; biraz soğuk algınlığı, biraz kalp kırgınlığı çokça bıkkınlık. dolayısı ile yaklaşık bir haftadır akşamları en iyi yaptığım işe devam etmek, masum'u kaldığı yerden izlemek birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacımız olduğu bugünlerde en doğru eylem olacak. ki o masum; anlatıldığı, yazılıp çizildiği kadar varmış, var olmaya devam ediyor ve 6. bölüm az evvel bitti. elif key'in önerisi üzerine iki iki, sindire sindire izliyorum. ki masum üzerine yazılmış en güzel yazıdır  elif key'in yazısı .  (üst üste iki defa ki ile cümleye başlamayı hoş görmezler biliyorum lakin ben seviyorum ki ile başlayan cümleleri kâtibim. hem ki eki hem masum hem de yazı bunu hak ediyor. tabi bence. seni bilemem) malum, masum ilk 2017 de blu tvde boy gösterdi. mal bulmuş mağribi olmak