Kayıtlar

2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

los renglones torcidos de dios (2022)

Resim
vay anasını sayın seyirciler. vayy anasını (burhan altıntop jargonuyla okuyup söylersek) vay anasını! bu ispanyollar işi gerçekten biliyor arkadaş.. suç ve gizem zaten onlardan soruluyor ama ters köşenin feriştahı, ağa babası, nirvanası adamlar.!

somethins from tiffany's (2022)

Resim
malum önümüz yeni yıl ardımız eski sene. her sene olduğu gibi amerikan klişe sineması boş durmuyor hazır dijital kanallar da varken yeni yıl soslu ne kadar film varsa burnumuza sokuyor. karşı mıyım asla ve kat'a. her ne kadar çoğu çöp ve birbirinin benzeri konularda da olsa arada bir iki tanesi turnayı gözünden vurmayı başarıyor. iyi ve hoş şeyler çıkabiliyor. tabi herkesin iyisi, hoşu ve güzeli kendine. bu kadar uzun girizgâhı niye yaptım bilmiyorum. sanırım az evvel amazon prime'da izleyip beğendiğim sıcak filme imdb'de 5,8 vermelerine içerledim. ha puanlar her şey mi? değil. bazen nasıl sapııtıklarını biliyoruz. eurovison şarkı yarışmasındaki taraflı ve haksız puanlamaya dönüşebiliyor. neyse biz filmimize dönelim.

another round (2020)

Resim
iskandinav sinemasını seviyorum. mads mikkelsenn'i ayrı seviyorum. lakin bu film kaç kez önüme düşmesine rağmen neden bilmem öteledim de öteledim. ve nihayet az önce izledim. sonda söyleyeceğimi başta söyleyeyim hemen. sevdim. çok sevdim müdür. hani finali azıcık ölü ozanlar derneği'ni çağrıştırsa da, kahramanlarımızın başlarına gelen onca şeye rağmen kutlama bahanesiyle alkolü yine "kutsasalar" da, beden hocasının kaybı sonrası martin'le birlikte beni de ağlatır gibi olsa da sevdim! devam etmeden şunu da söyleyeyim bundan sonraki satırlar, spoylırdan haz etmezük diyenler için uygun değildir! filmin konusuna gelince;

a coeur ouvert (2012)

Resim
"julyet" hayranlığımı sağır sultan duydu artık. bu bağlamda piyasada izlemediğim ne kadar juliette binoche filmi varsa eski-yeni tek tek izliyorum. türkçeye kollarımda kal ismiyle çevrilen a coeur ouvert filminde de jülyetim binoşem başarılı bir kalp cerrahını canlandırıyor(mila). güney amerikalı eşi javier de aynı işi yapmaktadır. filmin hemen girişinde yönetmenin bize gösterdiği; birbirlerine deli gibi aşık, tutkulu, delidolu, motorlarıyla adeta 7/24 gezen, rutin hayvanat bahçesi gezmeleriyle çocuk ruhlu sıra dışı bir çift. üstelik bu tutkulu çift, sabah akşam evde birlikte oldukları yetmiyormuş gibi aynı işyerinde çalışıyorlar. ama genel kanının aksine sıkılmak bir yana, paylaşacakları, keşfedecekleri çok şey var. müthiş eğleniyorlar. lakin javier'in alkole olan zaafı işinin ve bağlantılı olarak evliliklerin üzerinde kara bulutlar dolaştırır. üstüne çocuk istemeyen mila'nın beklenmedik hamileliği olayların üzerine tuz biber eker. tutkulu sevişmelerin yerini sert ta

the only living boy in newyork (2018)

Resim
tuhaf. içinde biraz aşkı memnu, biraz dallas hafif de closer hatta woody allen tarzına sahip çıkan öğeleri barındıran 'arkadaşımın aşkısı'nın da altının sıfır beş kurşunkalemle inceden çizildiği bu amazon filmini sevdim. usul usul izledim. 

the outfit (2022)

Resim
film girişleri önemlidir. en azından benim için. hani bir ev ya da mekanın daha en başında, girişte o mekan hakkında iyi kötü, güzel-çirkin, ferah-kasvetli, temiz-kirli bir fikriniz, bir önyargınız olur. işte filmlerde de aynısı olur bana. ona göre filmi ya çok severim yahut yarıda bırakırım. bu filmi mesela sonuna kadar pürdikkat izledim. hatta o bahsettiğim girişteki hal ve hareketleri aldım bizim kadim coğrafyaya uyarladım. sanki makastar leonard değil de askeri dikimevinden emekli terzi hüseyin vardı başrolde.

skyggen i mit oje (2021)

Resim
az önce bitti film.  gerçek olaylardan uyarlanmış. 2.dünya savaşında ingilizlerin yanlışlıkla kopenhag’daki bir okulu vurmasını konu almış. son bölümü ciğerimi söktü resmen.  savaşın din, millet, ırk, vatan ayırmadan kötü bir seçim olduğunu ama kazananının olmadığını ve yine bundan en çok etkilenenin çocuklar ve siviller olduğunu gösteren yüzlerce örneğinden sadece biri bu danimarka filmi. the shadow in my eye ya da netflix tercümesiyle savaşın gölgeleri. 

7anos (2016)

Resim
7 anos yani yedi yıl... dört şirket ortağının ‘ispanya’nın mali şubesi’ ile başı beladadır. suç sabittir. fakat kimin işlediği tam olarak belli değildir! suçu üstlenip şirketin devam etmesi ve diğer üçünün refahı için bir gönüllü pardon günah keçisi aramaktadırlar. dört ortak, bunun için bir avukatı kendilerine aracı tutarlar. herkesin kabul edeceği bir çözümle aralarından birini 7 yıllığına kodese tıkacaklardır. peki kimi ve nasıl? işte film ve insanoğlunun bencilliği, çirkinliği, çiğliği, vefasızlığı, merhametsizliği, boşboğazlığı kısacası akla gelecek tüm olumsuzluklar bu noktada başlıyor. film tek mekanda çekilmesine rağmen tempo hiç düşmüyor. oyuncular gibi biz de kimden geleceği belli olmayan bir sonraki sarsıntıyı bekliyoruz. hesaplaşmalar, yüzleşmeler. insanoğlunun bitmek bilmeyen açgözlülüğü hepsi birer birer ortaya seriliyor. oynayanlarla birlikte izleyenlerin suratına çarpılıyor. yine de finali daha çarpıcı, daha değişik olsaydı hani ne bileyim konuya nazaran yavan kaldı bir

the mirror has two faces (1996)

Resim
bu film için şunu söylesem çok mu abartmış ve olayın sıcaklığıyla kendimi darı ambarında görmüş gibi mi olurum? bilemiyorum. ama şimdiye kadar izlediğim en iyi romantik komedi dememek için kendimi zor tutuyorum. demedim. ben öyle bir şey demedim. lakin son yıllarda izlediğim en keyifli, en komik, en güldürürken düşündüren filmi diyebilirim.

le havre (2011)

Resim
 bilader'in seçmiş olduğu ve hatta benim için üşenmeyip filmin önünü arkasını yazıp kritiğini de yaptığı bir filmle karşınızdayım sevgili dostlar, aziz helsinkililer.. aslında film değil yönetmenle karşınızdayım desem daha doğru bir ifade olur. yanılmıyorsam seyrettiğim ilk filmi bu aki kaurismaki'nin. burayı takip eden az sayıdaki izleyicinin büyük bir çoğunluğu muhtemel biliyordur bu ismi. ben yeni tanıştım bu mümtaz şahsiyetle. iyi ki de tanışmışım.. öyle ki çıkardığı bütün filmleri izlemek için söz verdim kendime. şahit olun...