Kayıtlar

Aralık, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

rebel in the rye (2017)

Resim
çocuklar, çavdar tarlası ve salinger. yazma eylemiyle gönül bağı olanların mutlaka izlemesi gerekiyor dediğim hatta çok seveceklerini düşündüğüm bir film. tabi bunu; popülaritesini bilmeme rağmen çavdar tarlasında çocuklar'ı hatta salinger’ı hiç okumamış biri olarak söylemem ne ölçüde dikkate alınır onu bilemem. ama ve lakin hikaye güzel. çok güzel. bayanlar. baylar. benim gibi sıkı bir "salingercı” değilseniz sıkılmadan izliyorsunuz. çok seviyorsanız şayet fazla beklentiye girmeden izleyin. yine seveceksiniz. film, bir yazarın "doğum" anlarını, tutkusunu ve hırsını başarılı bir şekilde işlemiş kanımca. son tahlilde; izleyin. izlettirin derim naçizane. . ha ben böyle derken; senaryoya, oyunculuklara burun kıvıracaklar olacaktır elbet. bu onların sorunu. bi'kere kevin spacey diye bir adam var filmde. aktörün hası. keşke filmin her sahnesinde olsun istiyorsun ama salinger kankamız küs adama. dolayısı ile filmin ikinci yarısında pek göremiyoruz adamı.

bright (2017)

Resim
elfler, orklar, insanlar, arı  kovanına çomak sokan kız ve will smitht. filmde yok yok. ve tabi ki durmaksızın süren bir aksiyon, aksiyon, aksiyon, aksiyon. bir insan, bir ork ve bir elfin bir araya gelip dünyayı kötülerden koruma çabası filmimizin özeti. başka bir deyişle; tolkien'in orta dünyasını modern dünyayla harman edip amerikan jargonuyla önümüze servis etmişler. doğrusu iyi de etmişler. sıkılmadan, derin düşüncelere dalmadan izlenecek eğlencelik bir film çıkmış ortaya. hem finaline bakılırsa sanki devamı da gelecek gibi. acaba? sanki? . evet. diyeceklerim şimdilik bu kadar. film sizin..

ae fond kiss (2004)

Resim
2006 eylülünde izlemişim ilk bu filmi. ve aşağıdakileri yazmışım. tesadüfen rastladım bu yazıma. şimdi yani on bir yıl aradan sonra filmi tekrar izlemek istedim.  ... sinemalarımızda   duygudan da öte  adıyla gösterimde olan filmi bu akşam seyrettim.  seyretmek ne kelime nefes almadan izledim. evet bir macera filmi olmamasına rağmen nefesimi kesen bir filmdi.  aslında konu tanıdık, günlük hayatta çevremizdekiler sayesinde tanıştığımız hatta bazen bizzat kendimizin karşılaştığı aile, din, toplum baskısı nedeniyle yaşanması zorlaştırılan ya da tamamen engellenen aşkı ele alıyor. böyle bilindik bir konu olsa da yönetmen öyle şaşaalı, alengirli anlatımlara başvurmamış. derdini oldukça sade ve izleyici yormadan anlatmış.  belki de bu kadar soluksuz izleyip beğenmemin nedeni de bu sadelik.  o kadar basit, o kadar sade ve de samimi işleniyor ki konu, ister istemez filmin içine dahil oluyorsunuz. sarıp sarmalanıyorsunuz. ayrıca kullanılan müzikler ruhunuza işliyor. hüznü, sevgiyi

the killing of a sacred deer (2017)

Resim
the lobster'dan beri beklediğim film. beklediğime değdi mi? doğrusu bilemiyorum. film malum; psikolojik. e yönetmenimiz de tıpkı haneke gibi  'rahatsız etmeyi' seviyor. dolayısı ile film boyunca alttan alta hem geriliyor, hem sinirleniyoruz. hele de şu irlandalı oğlan, barry keoghan tilt ediyor adamı. colin farrell ile birlikte deyim yerindeyse döktürüyorlar. nicole mu? bildiğimiz soğuk nevale. ha yine de arabadaki bilgi karşılığı yaptığı ödeme olmasaydı iyiydi. yılların nicole kidman'ı sonuçta.o'nu bu hallerde mi görecektik? yazık oldu! . şehirde motorsikletle yahut araba ile giderken bir anda her şeyin, her yerin sessizliğe bürünmesi yönetmenin filme imzası gibiydi. hoştu yani. . filme baktığımızda içerik olarak kısasa kısas, hatta malum ve meşhur karmayı da konu edebiliriz. colin abi, sevdikleri arasında rus ruleti oynarken niye kendini vurup olayı bitirmiyor ki dedim. hatta  son ana kadar da bunu bekledim doğrusu. ama 'dostum yorgos' ters

my happy family (2017)

Resim
az önce bitti film. gürcistan yapımı ama o kadar bizden. o kadar sahici. o kadar hayattan. ağır ağır, hayatımızın bir kesitini izletiyor adeta. başrolde elliikisinde bir kadın. manana. 2 çocuğunun ve damadının annesi. otar ve lamara’nın kızı. soso’nun karısı. hepsi aynı evde yaşıyor. geniş bir aile. küçük bir ev. hem öğretmenlik hem ev hanımlığı yapan manana filmin başında nedenini tam bilmesek de çok mutsuz. belki kendisine biçilen rolden. sırtındaki yükten. belki kalabalıktan, kaostan, veya hayatına müdahale edilmesinden. yahut her şeyi, herkesi düşünmekten. geçmişinden, yaşadıklarından, kendisine yaşatılandan belki de.  en mutlu olması gereken günde, doğum gününde evden ayrılmaya karar veriyor. ama bu o kadar kolay değildir. aile, akraba ve mahalle baskısı vardır. hatta manana ev işi yaparken açık olan tv kanalında kadına atfedilen sorumluluk ve misyonla devlet baskısı bile vardır!  yönetmen bu ince ironiyi tv vasıtasıyla arka planda gayet ustaca işliyor. ayrıca ak