29.05.2016

already tmorrow in hong kong (2015)

bir, doğru insan yanlış zaman klişelemesi.  ama ve aynı zamanda güzellemesi.

film henüz üçüncü dakikada before sunrise ve ekürisine selam duruyor. onu çağrıştırıyor. "du bakalım n'olacak" dedirtiyor. ama hepsi o kadar.
ilerleyen dakikalarda yavaş yavaş bir ilacın sizi etkisine alması gibi duygularınızdan içeri yayılıyor. filmin ve diyalogların içinde kayboluyorsunuz. yahut film sizin içinizde kayboluyor. hangisini tercih ederseniz artık. ki before sunset veya before sunrise bir daha ancak oturup film hakkında atıp tutarken aklınıza geliyor.

kadın-erkek ilişkilerini inceden sorguluyor, sorgulatıyor. bu topraklarda da yıllarca konu malzemesi olan "aldatmak için ille de fiziksel aktivite şart mıdır. kalben ve beynen de olur mu olmaz mı? bir musluk boş iki havuzu kaç saatte doldurur temalı tartışmalarımızda özne olmuş mevzuyu masumane bir arkadaşlık sandalında tehlike sulara sürükleyen yönetmemiz finali yine bir klişe  ile yapıyor. kocaman bir soru işaretiyle ama ve bence muhteşem bitiriyor. lakin bu final sanki benzerleri gibi devam filmi çekilecek hissi uyandırdı ben de. yönetmen ablamıza naçizane tavsiyem. bırak dağınık kalsın emily abla. bırak dağınık kalsın.

ikilinin final sahnesinde karışan akılları, vicdan muhasebesinin yanında acaba bu yaşadığımız ya bir yanılsama ise tedirginliğiydi bana kalırsa. zira o an hissettikleri benzer duyguları muhtemelen çok da iyi gitmeyen, artık eskiyen ilişkilerinin başlangıcında da yaşamışlardı. ama ve yine de birbirlerini tamamladıklarını düşündükleri özellikleri, sorunlu devam eden mevcut ilişkileri yansın geceler sabaha da söndürelim dedirtiyordu ikilimize. ama işte hep bir amaları olacaktı.


öte yandan filmin detaylarına bakarsak;  karaoke barda şarkı söyleyen abla süperdi. akabinde ikilimizin rahat tavırları, hayatı dalgaya alan davranışları filme samimi bir hava katmış.

yine kuşlardan fal tutan amca'nın hal ve tavırları. pratik zekası filmin kayda değer sahnelerinden biriydi.

hakeza belki her allah'ın günü bizim kendimize hafta sonları da arkadaşlarımızın bize sorduğu o kutsal soruyu ruby kızımız da hayali yazar olmakken geçim derdi yüzünden bankacılık yapan josh efendiye soruyor; "madem işinden bu kadar nefret ediyorsun. neden ayrılmıyorsun?"
cevabı mı?
hepimizin verdiği cevabı veriyor josh efendi.;  "n'aparsın gülüm ekmek parası. yazarak para kazanılmıyor. ne ekmek ne de kız veriyorlar."