tangerines (2013)

bugün yaptığım en iyi iş bu filmi izlemek oldu.
hatta bu haftanın hatta bu ayın. hatta hatta bu yılın en güzel hediyesi oldu kendime.
.
savaşın içinde sıkışmış dört adam.
estonyalı margus, mandalinaları satıp öz vatanına gitmek ister. ama aslında gözü gibi baktığı mandalinalar heba olmasın ister.
komşusu yaşlı marangoz ivo da ona yardım eder.
çeçen ahmed ile gürcü nika ise anlamsız savaşın figüranlarıdır sadece.

filmin sonunda yaşlı ivo'nun ahmed'e dediği gibi; ölüp gittikten sonra kimin öldürdüğü ne farkeder?



evet bir mesaj veriyor film. hatta filmin bir sahnesinde "sinema büyük aldatmaca" diye terse manyel vererek istenildiğinde sinemanın ne denli büyük bir güç olacağını da verdiği mesajla gösteriyor bir bakıma.

film müziği ile akışı ile öyle bir içine alıyor ki insanı. yavaş ilerlemesine rağmen filmle birlikte siz de akıp gidiyorsunuz.

yine nika'nın kalemle kasedini tamir çabası, dama oynarken çalan alaturka müzik, şiş kebap ziyafeti filmin minik ama tatlı detaylarıydı.

son tahlilde film sezen'in şinanay'ına da atıfta bulunuyor!

müslümanı, yahudisi, urumu hepimiz insanız anacım diyor.
şu dünyada savaş kadar aptalca bir şey yok diyor.
savaşlar kimin savaşı, ölenler kim için, ne için ölüyor?  açın gözünüzü bir  bakın diyor
hepimiz kardeşiz. bu kavga ne diye? diyor.
anlayana çok şey diyor.  ve bunu çok da gözümüze sokmadan usul usul, içten içe, yalın ve samimi bir dille yapıyor.
başarılı. çok başarılı..