mindhunter or the night of



son günlerde sağda, solda, televizyonda mindhunter aşağı, mindhunter yukarı. şöyle iyi, böyle pek güzel söylemlerine kayıtsız kalamadım.
bir bölüm izledim.
doğrusu açılış sahnesi de çok umut vericiydi. dedikleri kadar varmış dedim. erken öttüm. başım kesildi! hani bir fargo, bir true dedective. yahut  bron/broen ya da forbrydelsen ayarında olmasa bile yine de sıkı bir dizi olacak diye düşündüm. merakla izlemeye koyuldum. lakin dakikalar ilerledikçe merak ve heyecan duygusu yerini bir parça hayal kırıklığına bıraktı.
çok fazla olumlu sözden ötürü aşırı beklentiye girmiş olabilirim.
bilemiyorum. ama ve doğrusu ilk bölüm sonrası biraz hayal kırıklığı oldu.
hayır. asla pes etmedim. ama kalan bölümler için hakkımı da saklı tutarak başka bir mini diziye geçiş yaptım.
.

ama ne dizi!
başından kalkmadan üst üste dört bölümünü bitirdim.
yarın işe gitmek, erken kalkmak derdi olmasa kalan dördü de bitirirdim ya.
aç gözlü olmaya gerek yok. kalanı yarın akşam bitiririm!
dizinin tek dezavantajı her yeni bölüm başlangıcında karıncalı HBO'yu görünce game of thrones müziğini bekliyor olmam. bunun dışında yönetmenin ilk başlarda flu gösterimlerle aşırı derecede fantezi yapmasına falan takmış değilim. zaten dizi, ilacın vücuda yayılması gibi yavaş yavaş içine alıyor, bir daha da bırakmıyor sizi.

ha az daha unutuyordum pazarıma gerilim, heyecan ve merak katan bu dizinin adı ; the night of.
ben bayıldım. belki siz de seversiniz.
.
geç gelen edit: son kararım; midhunter da bayağı güzelmiş. sezonu bitirdim. galiba ilk bölümde hemen her şeyi hızlı biçimde aktarma istekleri bir önyargı oluşturdu bende. ama ve lakin; dizinin olayı buymuş. kontrollü hız. hızlı akan diyaloglar, zekice cümleler. psikolojik analizler. psikoloji demişken genç ajanın saykoloji demesine ayrı hasta oldum. evet, bu kadar.