the killing of a sacred deer (2017)



the lobster'dan beri beklediğim film. beklediğime değdi mi?
doğrusu bilemiyorum.

film malum; psikolojik. e yönetmenimiz de tıpkı haneke gibi  'rahatsız etmeyi' seviyor.
dolayısı ile film boyunca alttan alta hem geriliyor, hem sinirleniyoruz. hele de şu irlandalı oğlan, barry keoghan tilt ediyor adamı. colin farrell ile birlikte deyim yerindeyse döktürüyorlar.
nicole mu?
bildiğimiz soğuk nevale. ha yine de arabadaki bilgi karşılığı yaptığı ödeme olmasaydı iyiydi. yılların nicole kidman'ı sonuçta.o'nu bu hallerde mi görecektik? yazık oldu!
.
şehirde motorsikletle yahut araba ile giderken bir anda her şeyin, her yerin sessizliğe bürünmesi yönetmenin filme imzası gibiydi. hoştu yani.
.
filme baktığımızda içerik olarak kısasa kısas, hatta malum ve meşhur karmayı da konu edebiliriz.
colin abi, sevdikleri arasında rus ruleti oynarken niye kendini vurup olayı bitirmiyor ki dedim. hatta  son ana kadar da bunu bekledim doğrusu. ama 'dostum yorgos' ters köşeden ziyade sanki bir mesaj da buradan çakıyordu. insanoğlunun canı tatlıdır evlat, evlattan bile der gibiydi.
.
şimdi en başta final olmak üzere kafamızda bidünya soru oldu filmle ilgili.
bazılarını çözmek için yunan mitolojisi bilmek gerekiyormuş. kutsal geyik, artemis falan.
tamam bunu okuduk filmin olay örgüsünü de anladık ama sonu çözmeye yeterli mi?
değil elbet.
tamam yunandır, mitolojidir eyvallah da 'dostum yorgos' martin hıyarının bu güce nasıl eriştiğine, gücün kaynağına bir göstermese bile bir işaret falan çakaydı da benim gibi cahiller de anlasaydı. ya da çaktı da ben mi göremedim.
.
lanthios tıpkı lobster'da olduğu gibi finali yine bize bırakıyor.
bu arada iki finalin de lokantada olması tesadüf olabilir mi? bunu da bilemiyorum.
.
son tahlilde, artık kanıksadığımız çözümsüz finalden ziyade, sanki bir yerlerde eksik bir şey var havasına rağmen sonuna kadar sıkılmadan izledim filmi.