the square (2017)



tuhaf, zaman zaman dumura uğratan bir film!
gidişatı, meseleyi parça parça hatta kopuk kopuk ele alışı lakin ağır ağır giderken birden şahlanması diyorum, enteresan.
kokteylde maymun taklidi yapılan sahne efsane olmuş mesela.
önce insanların bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın tepkisizliği!
sonrasında bir kişinin cesaret etmesiyle toplumsal lince giden vahşi bir adalet duygusu.

yönetmen sanki zıtlıklar, olumsuzluklardan üzerinden olumlu düşünmeye itiyor gibi.
misal yukarıdaki sahnede "maymunlaşıp, hayvanlaşan" insanın arsızlığı ve edepsizliği işlenirken başka bir sahnede gerçek bir maymunun sergilediği medeni davranışları göstererek bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor.

tabi filmin süresi uzun olunca film içindeki metaforlar da, alt mesajlar da aynı oranda çok oluyor.
film daha çok elitistleri vuruyor gibi gözükse de aslında toplumun her kesimindeki bencilliğe, ön yargıya, iki yüzlülüğe göndermelerde bulunuyor.

yine hayatın içindeki sıradan detayların altını çiziyor danimarkalı yönetmenimiz.
misal senden yardım isteyen dilencinin yardımına muhtaç olman gibi.
ya da çöpe attığın değersiz dediğin nesnenin gün gelip bir anda aranılan şey olması.
yahut  iyi niyetle yaptığın, o an için iyi olduğunu düşündüğü eylemin sonradan ne kadar kötü olduğunun farkına varman gibi.

yer yer kopukluğuna ve bazen gereksiz uzayan detaylarına rağmen ben ilgiyle ve sonuna kadar merakla izledim.

son tahlilde seveninin çok olacağı gibi sevmeyenlerinin de olacağını düşündüğüm bir hiciv filmi diyebiliriz kare için.