three billboards outside ebbing (2017)


amerika’yı, amerikalıları seversiniz sevmezsiniz bilemem. ben sevmem mesela. ama işte bazen süper işler yapıyor adamlar! three billboards outside ebbing de onlardan bir tanesi. 
yazan ve yönetimiz in bruges (2008) de ruhsat sahibi olan mr. mcdonagh.
uzun bir aradan sonra yine suç, yine dram ve yine kara mizah diyor.
iyi de diyor.
..
ana karakterimiz bayan mildred, inatçı, gözünü budaktan sakınmayan sert bir kadın. şiddet yanlısı kocasından ayrılmış, oğluyla yaşıyor. kızı bir sene önce tecavüz edilerek öldürülmüş. polis teşkilatı katili bulamayınca onları harekete geçirmek için kendi yöntemini uygular. kuş uçmaz kervan geçmez yolda artık reklam bile verilmeyen çürümeye terk edilmiş panoları kiralar ve olaylar gelişir.
..
bu sert ve duygularını belli etmeyen 'nemrut'  kadının aslında yumuşacık bir kalbi olduğunu daha filmin başında ters dönüp debelenen hamam böceğini düzelttiğinde gözümüze sokuyor aslında mr. mcdonagh. 
bunun tersine kendi evinde peder ile girdiği sert diyalog ve verdiği çarpıcı örnekler ise son zamanlarda izlediğim en iyi sahnelerden biriydi. 
keza tutuklandığı sırada karakolda adeta birbirlerinin damarlarına basarken polis şefinin hastalığı nedeniyle yüzüne kan tükürmesi sonucu birden anaç bir tavır sergilemesi, kanlı bıçaklı bir durumda aniden melekleşmesi falan filmin alçalıp yükselen altı çizilesi sahnelerinden biriydi.
film sizi en başından kavrayıp bir yöne giderken aniden başka bir yere götürüyor. bu şekilde bir kaç tane ters köşe sahnesi var. bu da filmi daha izlenir kılıyor kanımca. elbetteki oeeh, burası olmamış, şurası çok zorlama olmuş (annesi ile kızın son konuşmasındaki tecavüz diyalogu mesela) dediğimiz sahneleri var ki o kadarı kadı kızında da oluyor.

ama ve mesela sam rockwell (dixon rolünde) bir adam var. bayan mildred ile birlikte alıp götürüyor filmi. müthiş bir oyunculuk sergilemiş. filmde ayrıca tyron lannister süprizi var! yine true dedective'den tanıdğımız woody harrelson da var. 
dolayısı ile oyunculuklar çok, çok iyiydi. senaryo ve kurgu da iyiydi bence. 
şöyle ki; filmin çok hareketli bir akışı olmasa da hani deyim yerinde ise tuvalete  yahut çay demlemeye gitmene izin vermiyor. su gibi akıyor. ha'bir de müzikleri de ayrı bir güzel. hakkını verelim şimdi.

amma ve lakin ; filmin sonunu mutlu ya da mutsuz bitirmemek, ucunu açık bırakmak gelenek haline geldi artık son zamanlarda. bu filmimizde de öyle oldu.
ha böyle bir son beni rahatsız etti mi beni? açıkçası etmedi. keyifle izleyip keyifle sonlandırdım. sonra da aklımda kalanları buraya yazdım.
notum; 8/10