28.11.2021

mat i syn (1997)

 


biladerim bir film izlemiş. önermiş önceki gün. zevklerine güvenirim. izledim.

yorumumu biladerin on ikinci katına bıraktım ama tarihe şerh olsun, belki film gelen şehir arşivime dahil olsun diye buraya da naklediyorum. her bünyenin alabileceği, kimilerinin sıkılacağı kimilerinin çok ağlayacağı kimilerinin nutkunun tutulacağı bir film ana oğul. aleksandr sokurov'un izlediğim ilk filmiydi. takım tutar gibi yönetmen tutmam aslında ama bu yönetmeni tuttum ben!

evet. film yorumum diyorduk;

biladerim nerden bulursun böyle hisli filmleri de bizi uçurum kenarlarına sürersin!
içime öküz oturdu resmen. bu filmi izlemek, anlamak, sonlandırmak herkesin harcı olamaz diyorum naçizane. bu filmi diyorum en iyi bir annenin evlatları belki en çok oğulları (hele ki yitirmişlerse annecağızlarını) anlar, yorumlar ve peşinden ağlar. çok şükür annem hayatta. film biter bitmez aradım halini, hatırını sordum. halbuki sabah görüşmüştük en son. arayınca tabi şaşırdı. telaşlandı. ne oldu oğlum iyi misin dedi. yarım saat onu teskin etmeye, bir şey olmadığına ikna etmeye çalıştım. öyle bir filmdi yani.

ha öte yandan senin gibi filmin ışığından, efektinden hiç anlamam. ama izlerken vay anasını dedim! resmen yağlı boya resimleri oynatmışlar. içine de ses ilave etmişler. öyle güzel bir görsellik. durağanlık. sessizlik. 

ve önerin üzerine kulaklıkla izledim filmi. ateşin çıtırtısını, rüzgarın homurdanmasını, nehrin çağlamasını, kuşların cıvıltısını ve kara trenin düdüğünü başka duydum, başka izledim.  

evet böyle..