motherless brooklyn (2019)


bir edward norton filmi.

siyaseti sandığımız gibi aslında siyasilerin değil parayı ve gücü elinde tutanların yaptığını, yine kararları bu güç sahiplerinin aldığını bir şehri, bir ülkeyi ve hatta dünyayı bu güç sahibi odakların yönettiğini, pervasızlıklarını, para ve güç bendeyse her türlü kötülüğü yapma hakkına da sahibim cüretini gösteren, kendini yasaların üstünde gören zavallı hastaların dünyasını roman tadında bize sunan bir film öksüz brooklyn!
kanser hücreleri gibi dünyanın her yerine öyle bir yayılmışlar ki pislikleri bilindiği halde onlarla baş edilemiyor.

filmde de o hasta güç sahiplerinden biri var. şu işe bakın ki bu rolü haftalardır amerika gündemini oyalayan film setindeki silah kazası ile gündemde olan alec baldwin oynuyor. yalan yok şimdi adam rolünün hakkını veriyor. hatta öyle veriyor ki; bu silah kazasında nötr durumdaydım şimdiye kadar. ama bu filmden sonra adama iyice gıcık oldum iyi mi!? 

işte bu güç ve ihtiras sahibi, para babasının karşısında da tourette sendromundan muzdarip, arkadaşlarının ucube diye seslendiği ama altın kalpli öksüz dedektif lionel var. 

belki aynı tür hastalık değil ama edward norton rain man'deki dustin hofmman'ın otizmli birey rolündeki başarısını yakalamış ve hatta kanımca geçmiştir.
norton'u belki çoğu kimse dövüş kulübünde belleğine yazdı. ben 25.saat filminde hayat,  belki de her gün şu nehirdeki römorku kullanmaktır." dediğinden beri ayrı tutuyorum. ve brooklyn filmi izlediklerimin arasında bir numaralı performansıydı bence.

son tahlilde filmin sistemin inşaat sektörü özelinde nasıl işlediğini gösteren eleştirel yönü var. duygu var. oyunculuk var. caz var. harlem var. ama bruce willis niye vardı filmde anlamadım! ya da niye bu kadar az rolü vardı. özellikle imar yasaları ile ilgili dönen dolapları, betonlaşma ihtirasını gördükçe ister istemez başka cumhuriyetlerdeki çağrışımlarım ve sızılarım arttı.
darısı bizim inşaat ihtirasımızla ilgili çekilecek cesur filmlerin başına deyip üç evet uğurluyoruz öksüz brooklyn'i. evet.